Kanser, günümüzde dünya genelinde ve Türkiye'de halk sağlığı açısından en önemli tehditlerden biri olarak öne çıkmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarından sonra, kanser, en yaygın ölüm nedenleri arasında 20. sırada yer almaktadır. Her yıl milyonlarca insanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bu hastalığın, kadınlarda en sık görülen türü meme kanseri iken, erkeklerde akciğer kanseri ilk sıradadır. GLOBOCAN (Global Cancer Observatory) raporuna göre, 2040 yılında kanser tanısı alma oranı yüzde 48 artış göstererek yaklaşık 30 milyon insana yeni kanser tanısı konulacaktır. Bu bağlamda, Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Zeynep Acar, sağlıklı beslenmenin ve doğru yaşam tarzının kanser riskini yüzde 30-40 oranında azaltabileceğini belirtiyor.
Obezite, pek çok kanser türüyle direkt olarak ilişkilidir. Bunun nedeni, fazla yağ dokusunun vücutta hormon seviyelerini yükseltmesi ve kronik inflamasyona neden olmasıdır. Bu yüzden yeme alışkanlıklarında aşırıya kaçmamaya özen gösterilmesi ve ideal vücut ağırlığının korunması büyük önem taşımaktadır. Acar, sağlıklı ve dengeli beslenmenin yanı sıra düzenli fiziksel aktivitenin, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmanın da kanser riskini azaltmanın en etkili yolları arasında olduğunu vurguluyor.
Özellikle sebze ve meyvelerin tüketimi, antioksidanlar ve lif açısından zengin olmaları nedeniyle kanser riskini azaltmada önemli rol oynamaktadır. Acar, günde 5 porsiyon (yaklaşık 400 gram) sebze ve meyve tüketiminin faydalı olduğunu, özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeler ile kırmızı-mor meyvelerin tercih edilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Ayrıca, tam tahıllar ve lifli besinler de bağırsak sağlığını desteklemektedir. Tam buğday, yulaf ve bulgur gibi gıdalar, sindirim sistemini düzenleyerek toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Günde 25-30 gram lif alımının kolon kanseri gibi bazı kanser türlerine karşı koruyucu etkisi olduğu belirtiliyor.
Çok dikkat edilmesi gereken bir nokta da, işlenmiş et ürünlerinin tüketimidir. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından "Grup 1 Kanserojen" olarak sınıflandırılan sosis, salam ve sucuk gibi ürünler, kolorektal kanser riskiyle ilişkilendirilmiştir. Acar, bu tür ürünlerin içerdiği nitrit, nitrat ve yüksek sıcaklıklarda işlenmesi sırasında oluşan zararlı bileşiklerin kanser riskini artırabileceğini belirtiyor. Ayrıca, kırmızı etin aşırı tüketimi de bazı kanser türleriyle ilişkilidir; haftada 500 gramdan fazla kırmızı et tüketiminin risk oluşturabileceği ifade ediliyor.
Bununla birlikte, şeker ve rafine karbonhidratların aşırı tüketimi de obezite riskini artırarak dolaylı yoldan kanser gelişimine zemin hazırlamaktadır. Yüksek glisemik indeksli gıdaların, vücutta kronik inflamasyonu tetikleyebileceğine dikkat çeken Acar, bu tür gıdalardan uzak durulması gerektiğini vurgulamaktadır.
Doymuş ve trans yağların kullanımı da kanser riskini artırmaktadır. Bunun yerine omega-3 yağ asitleri içeren besinlerin tercih edilmesi gerektiği belirtiliyor. Akdeniz tipi beslenmede sıkça kullanılan zeytinyağı, ceviz ve avokado gibi sağlıklı yağ kaynaklarının kanser riskini azaltıcı etkisi de olduğu düşünülmektedir.
Tuz tüketimi de kanser riskiyle ilişkilidir. Hazır çorbalar, işlenmiş etler ve salamura gıdalar, yüksek sodyum içermektedir ve aşırı tuz tüketimi özellikle mide kanseri riskini artırabilmektedir. Bu nedenle, tuz tüketimini azaltmak ve yemeklerde doğal aromalar kullanmak sağlık açısından faydalı olacaktır.
Son olarak, yemeklerin pişirme yöntemleri de kanser riski üzerinde etkili olmaktadır. Kızartma, kömürleşme ve yüksek sıcaklıkta pişirme yöntemleri kanserojen bileşiklerin oluşmasına yol açabilir. Uzmanlar, haşlama, buharda pişirme ve fırınlama gibi daha sağlıklı pişirme yöntemlerini önermektedir.
Alkol tüketiminin de kansere yol açabileceği uyarısında bulunan uzmanlar, alkolün karaciğer, meme, yemek borusu ve kolon kanseri gibi birçok türle ilişkilendirildiğini ifade etmekte. Alkol tüketiminde güvenli bir sınır olmamakta ve bu nedenle tüketiminin tamamen bırakılması önerilmektedir.