SAĞLIK

"Şizofreni: Erken Tanı ile Yaşam Kalitesi Artar"

Şizofreninin halüsinasyonlar, sanrılar, motivasyon eksikliği ve bilişsel zorluklarla kendini gösterebildiğini aktaran Psikiyatri Uzmanı Dr

Psikiyatri Uzmanı Dr. Alptekin Şenses Alptekin, şizofreni hakkında önemli bilgiler paylaştı.

Şizofreni, halüsinasyonlar, sanrılar, motivasyon eksikliği ve bilişsel zorluklarla kendini gösterebilen, genellikle kronik seyirli bir zihinsel sağlık bozukluğudur. Dr. Alptekin, hastalığın genellikle ergenlik dönemi sonları ile erken yetişkinlik arasında, yani 15-30 yaş aralığında ortaya çıktığını belirtti. Ayrıca hastalığın belirtilerinin, erkeklerde kadınlara göre daha erken başlayabileceğini vurguladı. Erken tanı ve uygun tedavi ile belirtilerin yönetilebileceği ve hastalığın şiddetinin azaltılabileceği ifade edildi.

Dr. Alptekin, şizofreniyi bireyin dünyayı algılama biçimini etkileyen bir durum olarak tanımladı. Şizofreni, bireylerin gerçeklik algısında bozulmalar, yanılgılar (genellikle sanrılar) ve gerçekte var olmayan şeyleri görme veya duyma gibi belirtilerle kendini gösterir. Bu durum, bireylerin dünyayı algılama şekillerini ve ona tepki verme yetisini önemli ölçüde etkileyebilir.

Şizofreni belirtileri genel olarak "pozitif belirtiler", "negatif belirtiler" ve "bilişsel bozukluklar" şeklinde sınıflandırılmaktadır. Pozitif belirtiler arasında halüsinasyonlar, sanrılar, dağınık düşünceler ve düzensiz davranışlar yer alırken; negatif belirtiler motivasyon eksikliği, sosyal geri çekilme, duygusal ifadesizlik ve iletişimde zorlukları içermektedir. Bilişsel bozukluklar ise dikkat dağınıklığı, karar verme zorluğu ve yürütücü işlevlerdeki bozulmalar olarak değerlendirilmektedir.

Hastalığın kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, birçok faktörün etkileşiminin hastalığın gelişiminde rol oynadığı belirtilmaktadır. Genetik faktörlerin de önemli olduğu, şizofreni hastası olan bir ebeveyni veya birinci derece akrabası olan bireylerde hastalığın geliştirme riskinin yaklaşık yüzde 10 civarında olduğu ifade edilmektedir. Tek yumurta ikizlerinde bu oranın yüzde 40-50'ye kadar çıkabileceği belirtilmektedir. Ayrıca, beynin dopamin ve glutamat gibi nörotransmitterlerinin dengesizliği de şizofreni ile ilişkilidir.

Doğum öncesi enfeksiyonlar, stres, travma ve çocuklukta ihmal veya istismar gibi durumlar da hastalık riskini artırabilecek faktörler arasında yer alır. Dr. Alptekin, erken müdahale ve tedavi ile şizofreninin şiddetinin azaltılabileceğini söyledi. Erken tanı ve uygun tedavi ile belirtilerin yönetilebileceği, hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılabileceği ifade edilmektedir. Araştırmalar, erken müdahaleyle atakların sıklığının azaltılabileceğini ve hastaneye yatış oranlarının düşürülebileceğini göstermektedir.

Tedavi planının genellikle ilaç tedavisi, psikoterapi, aile desteği ve sosyal beceri eğitimlerini içerdiğini belirten Dr. Alptekin, multidisipliner bir yaklaşımın şizofreni yönetiminde kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.

Şizofreni tanısı almış bireylerin yaşam kalitesini etkileyen birçok faktör bulunduğunu kaydeden Dr. Alptekin, tedavi planına sadık kalmanın, belirtilerin yönetimi ve eksikliklerin önlenmesi konusunda kritik önem taşıdığını belirtti. Aile ve yakın çevrenin desteği, bireyin sosyal işlevlerini korumasında yardımcı olmaktadır. Ayrıca, yüksek stres seviyelerinin belirtileri kötüleştirebileceği için stres azaltıcı tekniklerin kullanılması ve düzenli bir yaşam rutininin oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Hem bireyin hem de ailesinin hastalık hakkında bilgi sahibi olmalarının, şizofreniyi daha etkili bir şekilde yönetmelerine yardımcı olduğunu ifade etti.

Sonuç olarak, şizofreniyle yaşayan bireyler, uygun tedavi ve destekle sosyal hayata katılım sağlayabilir ve yaşam kalitelerini artırabilir.